Nemanja Bjelica; emeklilik, yöneticilik kararı ve Fenerbahçe ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu.
Efsanevi bir basketbol kariyerinin ardından emekli olan ve Bahçeşehir Koleji ile basketbolun yöneticilik kısmında yeni bir maceraya atılan Nemanja Bjelica, Eurohoops'a açıklamalarda bulundu.
Röportajdan öne çıkan kısımlar ise şu şekilde:
Nemanja, aslında böyle bir göreve rahatlıkla NBA'de veya EuroLeague takımlarında, belki Sırp bir EuroLeague takımında da başlayabilirdin. Sonuçta sen kendini kanıtlamış, efsanevi bir oyuncusun. Neden Bahçeşehir?
BAHÇEŞEHİR TERCİHİ
"Evet, aslında başta ben de bu şekilde düşünüyordum ama şanslıydım. Emekli olmuş eski takım arkadaşlarımla 'basketbolu bıraktığın anda insanlar seni unutacak' sözü hakkında konuşuyorduk. Elbette bu normal. Çok büyütülecek bir şey değil, hayat böyledir. Ben de oyuncu olarak başardıklarımdan dolayı çok mutluyum. Elbette çok daha iyi olabilirdi ama daha kötü de olabilirdi, her daim böyle bir ihtimal var. Dolayısıyla gayet memnunum. Her şey bir anda oldu, ben Fenerbahçe'deyken Bahçeşehir de maçlarını Ülker Arena'da oynuyordu. Burada bazı insanlarla tanıştım, kulüp hakkında bilgi sahibi değildim. Kulüp tam anlamıyla gözümün önündeydi ama asla buna dikkat etmemiştim. Aslında hayalim şuydu, Amerika'da kalmayı planlıyordum."
Yönetici olarak mı?
"Aslında gelişim koçu olarak NBA'de kalmak istiyordum. Hem saha içinde, hem de saha dışında olmak istiyordum. Yine de karşıma bu fırsat çıktı, bu işi yapmak benim için bir hayaldi. Bu fırsata sahip olduğum için buradaki insanlara minnettarım. Bana ve burada yapmaya çalıştığımız işe güvendiler, dolayısıyla bunu hafife alamam. Doğru yerde olduğumu düşünüyorum. Amerika'da, NBA'de olmak uzun vadeli bir hedef. Bu yüzden şu an buradayım ve tamamen konsantreyim. Çok motiveyim, neler olacağını göreceğiz. Hayatta neyin nasıl olacağını asla bilemezsiniz, bu kulüple olan hikayem de bu şekildeydi. Yapmamız gereken çok iş var. Sabıra ve bağlılığa ihtiyacımız var, ayrıca istikrarlı olmamız lazım. Yaptığımız işe inanmamız gerek."
Kulübü yeni yönetim devraldıktan sonra 'vizyon' kelimesini çok sık kullandıklarını görüyorum. Ayrıca sen de buradaki vizyonun ne olduğunu anlattın. Sanırım EuroLeague'in kalıcı bir üyesi olmak da bu vizyonun bir parçası, öyle değil mi?
"Evet, öyle."
Tabii EuroLeague'e girebilmek için iki şeyin olması gerekiyor. Birincisi EuroCup'ı kazanmak, sonrasında ise EuroLeague'de bir sezon daha kalabilmek için Playofflara kalınması gerekiyor. İkincisini yapan kulüplere wildcard veriliyor ama bu bir veya iki yıl için geçerli oluyor. Dolayısıyla bunun olmasını nasıl bekliyorsunuz?
"Aslında bu çok basit. Bu yıl EuroCup'ı kazanırsak EuroLeague'deyiz ama dediğim gibi, istikrarlı olmamız ve çok çalışmamız lazım. Bir anda EuroLeague'e gidip 'hey, biz rekabet etmek istiyoruz. Bize wildcard verin' diyemeyiz. Önce bunu hak etmemiz ve saygı edinmemiz gerek. Öncelikle kendimize, buradaki herkese, yer aldığımız lige, EuroCup'a ve rakiplerimize saygı duymamız lazım. İşlere profesyonel açıdan, bir basketbol organizasyonu olarak bakmamız lazım. Tüm bu ufak detayların önemi büyük. Bunları yaptığımız ve istikrarlı olduğumuz sürece insanlar bu takımın bir gün EuroLeague'de rekabet etmek istediğini anlayacaklar. Tabii bu uzun vadeli bir süreç, belki beş, altı sene sürecek. Şu an neler olacağını bilmiyoruz, bu tamamen büyük resimle alakalı. Burada herkesin aynı sayfada olması bizim için önemli. Ben doğru yolda olduğumuza inanıyorum. Elbette bazı maçları kaybedeceğiz, ayrıca takımımızı zorlanırken de görmek isterim çünkü…"
Zorlanmak da gelişimin bir parçasıdır, değil mi?
"Evet, öyle. Bu normal bir şey, sporun güzelliği burada. Asla neyin nasıl olacağını bilmiyorsunuz. Günün sonunda basketbol bir spor, spor da göreceli bir şey. Öğrendiğim şeylerden biri de inanmamız ve istikrarlı olmamız gerektiği. Bu sezonu üçüncü, dördüncü, beşinci veya altıncı sırada bitirirsek ne yapmış oluruz? Hiçbir şey. Kupayı kazanırsak da, tabii bu çok zor olur değil mi? Sence gelecek yıl kupayı kazanabilir miyiz?"
Göreceğiz.
"Evet, göreceğiz. Yine de bu çok zor olur. Öte yandan ligi 12. bitirirsek hiçbir şey yapmamış oluruz, bir sonraki sezon yine EuroCup'ta olabilmek için belli başlı kriterleri sağlamamız gerek. İstikrarlı olabilmek için yapılması gereken ne varsa yapmak istiyoruz, ben de bu pozisyonda biri olarak herkesten bir şeyler öğrenmeye, herkesi dinlemeye ve herkesle konuşmaya hazırım. Mesela Derya (Yannier, Fenerbahçe Beko Genel Menajeri) ile konuştum. Alper (Yılmaz, Anadolu Efes Genel Direktörü) ile konuştum, takımımıza çok yardımı oldu. Aslında bize yardım etmeye ihtiyacı yoktu ama neye ihtiyacımız olduğunu gördü, bence bu basketbolun ötesinde bir şey. Her takım aynı sayfada olursa, birbirine saygı duyarsa, biz de yöneticiler olarak birbirimize saygı duyarsak bence bu durum, ligin büyümesi açısından çok önemli olur. Ben bu ligin Avrupa'nın en iyi ligi olabileceğine inanıyorum."
"FENERBAHÇE BASİT SEÇİMDİ"
Nemanja, biraz da oyunculuk günlerine dönmek istiyorum. 2013 yılında Fenerbahçe, basketbolda şu an olduğu kadar güçlü bir kulüp değildi. Ayrıca Barcelona da seni istiyordu. Peki neden Fenerbahçe'yi seçtin?
"Aslında çok basit bir seçimdi…"
Tabii orada bir adam vardı, öyle değil mi?
"Evet, bir adam vardı. O da Zeljko Obradovic. Aslında Barcelona'yı iki kez reddettim."
"KALMADIĞIM İÇİN PİŞMAN OLDUM"
Bir yaz içerisinde iki kez mi?
"Hayır, ilki Kızılyıldız'da oynarken. Aslında hep Barcelona için oynamak istemiştim. Tabii bu yaptığıma reddetmek de diyemeyiz, sporda böyle şeyler olabiliyor. Peki Zeljko Obradovic kariyerimi değiştirdi mi? Evet, tamamen değiştirdi. Ondan çok şey öğrendim. Peki Fenerbahçe'de kalmadığım için pişman oldum mu? Evet, hem de her gün. Her gün pişmanlık duydum. Yine de NBA'e gitmek istiyordum ve bunun için pişman değilim. NBA'e gitmeseydim şu an burada olamazdım. Şu an bu takım için çalışmıyor olurdum. Hayatta neyin nasıl olacağını bilemezsin, biraz önce dediğim gibi çok daha iyi bir kariyere sahip olabilirdim. Hayatta oyuncuyken de birçok hata yaptım, yine de daha kötü bir kariyerim de olabilirdi. Bu yüzden mutluyum, oyunculuk kariyerimde başardıklarımdam dolayı mutluyum. Ayrıca çalıştığım koçlardan öğrendiğim birçok şeyden dolayı da mutluyum, öğrendiklerimi şu an daha iyi anlıyorum."
Nemanja, elbette pişmanlıklarla yaşamanın doğru olmadığını biliyorum ve burada 'pişman mısın yoksa değil misin?' diye sormuyorum. Yine de bazen hiç 'NBA'e daha erken gitseydim ne olurdu?' diye düşünüyor musun?
"Evet, daha erken gitmem lazımdı ama dürüst olmam lazım. Hazır değildim. Basketbolun değiştiğini ve bu yüzden vücudumu korumak için çok çalışmam gerektiğini biraz geç anladım. Basketbol benim ilk aşkım, basketbol bana çok şey kattı. Bu yüzden minnettarım ama ne olduysa oldu. NBA'e geç, yani 27 yaşındayken gittim. Daha erken gitmeliydim ama hazır değildim, mental olarak hazır olmadığımı biliyordum. O zamanlar basketbolu seven çılgın bir çocuktum. Bence bazı şeylerden pişman olmak normal bir şey, bu sayede daha iyi olabildim ve yaşadıklarımdan ders alabildim. Ayrıca aynı anda iki farklı yerde olamazdım, dolayısıyla iyiyim."
"FENERBAHÇE'DE OYNAMAK ÖNEMLİYDİ"
Harika bir cevap. Peki Fenerbahçe'deki ikinci döneminde neler oldu? İşler planlandığı gibi gitmedi.
"Dürüst olmam lazım, Fenerbahçe'deki insanlara ve taraftarlara çok büyük saygı duyuyorum. Ayrıca Fenerbahçe'yi seviyorum. Fenerbahçe bana her şeyi verdi, bu yüzden minnettarım. Aslında ben o tür bir insan değilim, nasıl desem… Ne olduysa oldu, benim için Fenerbahçe'de oynamak önemliydi. Yine de kimse Fenerbahçe gibi bir takımın önünde olamaz. Fenerbahçe çok büyük bir kuruluş, çok büyük bir takım. Nasıl desem, hayat böyledir. Bu normal bir şey. Fenerbahçe'yle harika bir ilişkim var, kulübü ve taraftarları seviyorum. Ben o takımda EuroLeague MVP'si oldum. Gelişmeme yardımcı oldular, ben de takımla birlikte Final Four'a gitmemize yardımcı oldum. Dolayısıyla her şey sevgiden ibaret. Bazı şeyleri içinde tutman gerekir."
"DÜRÜST VE SADIK OLMAK İSTEDİM"
Evet, buna saygı duyuyorum. Peki kariyerinin hangi noktasında 'tamam, bu kadarı yeterli. Benden bu kadar' dedin?
"Aslında kariyerimi belki de fiziksel açıdan hayatımın en iyi noktasındayken bitirdim. 35 yaşındaydım ve bir süre daha, iki yıl daha oynayabilirdim. Yine de basketbola karşı dürüst olmak istedim. Golden State ile NBA şampiyonu olduktan sonra NBA'de kalabilirdim, buna rağmen (Avrupa'ya dönüp) 'halen üst seviyede oynayabiliyor muyum?' diye görmek istedim ve yapamadım. Dediğim gibi bundan pişmanlık duymuyorum, hayat bu. Sadece basketbola karşı dürüst ve sadık olmak istedim çünkü 'yüzde 50-50' olmak istemedim. Katkı veremeyeceksem devam etmek istemedim. Oyuncular için nerede durmak gerektiğini bilmek önemlidir. Ben NBA'de bile maç başına 10-15 dakika oynamaya hazır değildim, kafamın içinde bu düşünceyle baş etmekte zorlanıyordum. Hiçbir zaman bu nedenden dolayı sorun çıkarmadım ama hep oynamak istedim. Yine de bazen gerçekçi olmanız gerekiyor. Kimse zamana karşı yarışı kazanamaz, bu yüzden bir sorun yok."