“Sanki rüyada gibiyim. Fenerbahçe’ye geldiğimde kendimi birdenbire, gazetelerde resimlerini gördüğüm, televizyonlarda seyrettiğim Tuncay abi, Ümit abi, Van Hooijdonk ve diğer yıldızların içinde bulunca, çok şaşırdım. Hepsi bana çok yardımcı oluyor ve destek veriyor. Daum da aynı şekilde. Benimle sürekli ilgileniyor. Onu dikkatle dinleyip, dediklerini yapmaya çalışıyorum. Bana, ‘İdmanlara bizimle çıkacak ama PAF’ta oynayacaksın’ dedi. Bu, hayal bile edemeyeceğim birşeydi.
18 yaşına yeni girdim, 17’mde profesyonel oldum. İdmanlarda çalışırken, sürekli Van Hooijdonk’u seyrediyorum. Çünkü onun gibi olmak istiyorum. O da, elinden geldiğince bana yardımcı oluyor.
Ankaragücü maçında ısınırken, hocam beni çağırıp, ‘Hadi hazırlan, oyuna giriyorsun’ deyince elim ayağım buz gibi oldu. Ayaklarım titremeye başladı. Hayatımda ilk kez bu kadar seyirci önüne çıkacaktım. Kendimi rüyada gibi hissettim. Hele, attığım şut kalecide kalınca, Ümit abinin gelip başımı okşaması ve moral vermesini hiç unutmayacağım. Ondan sonra heyecanım geçti.
Daha sonra kupa maçında ikinci resmi maçımı oynadım. Hocam ne zaman şans verirse, en iyi şekilde değerlendirmeye çalışacağım. Benim en büyük ihtiyacım fazla maç oynamak. Böyle böyle tecrübe kazanacağım. Bir huyum vardır; Asla kaçak güreşmem. Ayağımdaki topu, kaptırırım korkusuyla, tecrübeli birine vereyim diye düşünmem.
Kampa kadar, hocamın verdiği programı Balıkesir’de uygulayıp, devre arası kampına hazır şekilde gideceğim. Fenerbahçe’yi çok seviyorum. Başarılı olmak için çalışacağım. Beni Fenerbahçe’ye getirenleri asla mahcup etmeyeceğim.”
Babası Şerafettin ve annesi Aysel Adın da, oğullarıyla gurur duyduklarını vurgulayarak, şunları söyledi: “Ondan beklentimiz, futboluyla zirveye çıkması, onu Fenerbahçe’ye getirenleri mahcup etmemesi, yanlış yollara sapmadan hocasının dediklerini yapması ve Fenerbahçe’de kalıcı olması. Ankaragücü maçını televizyondan seyrederken biz de çok heyecanlandık. Golü kaçırmasına üzüldük ama Ümit’in kafasını okşayıp, teselli etmesiyle mutlu olduk. Ona teşekkür ediyoruz.”
“Geçen sene İzmir’de ‘Siyah Çoraplılar’ isimli bir oyuna gitmiştik. Oyundan müthiş etkilendim. Oyunun yazarı veya kitabını bulabilir miyim diye araştırmaya başladım ve Şehir Tiyatroları’na gidip, oyunun yazarı Coşkun ağabeyle tanıştım. Bana, Rüştü Dağlaroğlu’nun Fenerbahçe Tarihi kitabını tavsiye etti. İzmir ve Balıkesir’de tüm kitapçıları dolaştım ama bulamadım. Fenerbahçe’ye gelince, Samandıra’daki kitaplıkta aradığımı buldum. Sadece bir tane vardı. Ben de, 500 sayfalık kitabın fotokopisini çektim. O kadar ilginçti ki, bazı bölümlerini sindire sindire tekrar okudum. Müthiş bir kitap. Onu okuyan herkes Fenerbahçeli olur.”
Kaynak: Fanatik